Online Eğitimin Kralı Artık İçerik Değil Öğrenci Grupları

Online Eğitimin Kralı Artık İçerik Değil Öğrenci Grupları

Bulunduğumuz çağ içerik ötesi bir çağ. Eskiden özgün eğitici içerik az bulunurdu: on yıl önce üniversite kurslarının ve girişim hızlandırma programlarının önemli bir cazibesiydi bu.

Günümüzde ise eğitici içerik Youtube’da, bültenlerde, bloglarda ve sosyal medyada bolca ve ucuza bulunabiliyor. Youtube’da öğretme amaçlı videolar günde 500 milyon defa izleniyor. Mesela Crash Course isimli Youtube kanalı, videolarında fizikten organik kimyaya kadar pek çok alanda doktoralı eğitmenlere yer veriyor.

Bunun yanında halihazırda çalışan profesyonellere hizmet vermek için onlarca girişim hızlandırma programı, kuluçka merkezi, düşük maliyetli veya ücretsiz online kurs ve alternatif eğitim programı ortaya çıktı. Örneğin, bir online kurs sağlayıcısı olan Udemy’de öğrenciler Javascript ile kod yazmak veya etkili sunum yapmak gibi becerileri öğrenmek için ortalama 10 ila 20 dolar ödüyor. Udacity’de öğrenciler, şirketlerin çalışanlarını geliştirmesi için tasarlanmış “nanodiplomalar” alabiliyor. LinkedIn Learning(eski ismiyle Lynda, en eski online eğitim platformlarından biri) ise profesyonel gelişim için gereken spesifik becerilere odaklanıyor.

Eğitmenlere söylenegelinenin aksine, bu ücretsiz içerik ve düşük maliyetli öğrenme mecralarının fazlalığı içerisinde, eğitmenlerin uzmanlıkları üzerinden geçimini sağlaması bir yana para kazanması bile imkânsızlaştı. Kreatörler için üzücü bir çıkarım ortaya çıkıyor: içerik üretimi bir umutsuz vaka. Geleneksel sosyal medya platformları, topluluk oluşturma üzerinden para kazanma imkânını kısıtlıyor; Youtube veya Twitter’a uzmanlığınızı yükledikten sonra para kazanmak için marka ortaklığı veya düşük kârlı ürün satımı gibi yöntemlere başvurmanız gerekiyor. Kreatörler bir bakıma platforma değerli içerik bağışlıyor, öğrenciler artık premium ücret(ya da herhangi bir ücret) ödemek zorunda değil.

Beklenenin aksine öğrencilerin çoğu, bu ucuz içerik bolluğundan kötü etkileniyor. Erişimin artmasının ilgiyi artırmadığı yıllar geçtikçe netleşti. 2000’lerde ön plana çıkan online kurs sağlayıcılarının birçoğu müşterilerin her şeyi öğrenebileceği iddiasını sattı fakat kursları tamamlamak için öğrencinin irade ve motivasyonuna ihtiyaç vardı. Diğer kendinyap programlarında da benzer bir sıkıntı var: Bir egzersiz veya beslenme planına herkes erişebiliyor ancak çok az kişi programın sonuçlarını görecek kadar uzun süre devamlılık gösteriyor. Aynı şekilde, 2010’da popülerleşip günümüzde yeni modellerle devam eden kitlesel çevrimiçi açık kurslar(MOOC); kalıcı, sürekli erişilebilen ve genelde müfredatı belli olan video kayıtları sunuyor ama bu kursların bitirilme oranı, pek çok yerde nakledildiği gibi yüzde 3 ila 6.

Online eğitimin büyük vaadiyle sonuçları arasındaki uçurum, CBC’lerin, yani grup temelli kursların yükselişine yol açtı. Uygulamalı ve geri bildirimli öğrenmeyi esas alan bu etkileşimli online kurslarda öğrenciler “grup” halinde ders materyalini işliyor. Peki geçen on yılın MOOC’leri ile online eğitimin bu aşaması arasındaki fark ne? CBC’ler, öğrenmeyi kişinin keyfine bırakmayan gerçek zamanlı ve ilgi çekici dersler sunuyor ve bağımsız ve pasif içerik tüketimi yerine topluluk merkezli aktif öğrenmeyi ön plana çıkarıyor. Grup temelli kursların başlangıç-bitiş tarihleri belli oluyor ve dersleri genellikle canlı oluyor.  Gerçek zamanlılık unsurunu kullanarak piyasadaki içerik bolluğunun içerisinde az bulunan bir hizmet sunuyorlar. CBC ile eğitim, statik bir video izlemeden ziyade üniversitelerin etkileşimli seminerlerine katılmaya benziyor, coğrafya veya okul kademesi tarafından kısıtlanmadan alanında uzman birinden eğitim alıyorsunuz. Son olarak CBC’lerde öğrenci grubunun varlığı sayesinde sistemin parçası olan bir sosyal sözleşme de var.

Tüketiciler, az bulunana para verir. Günümüzün içerik zengini dünyasında az bulunan şey ise “topluluk”.

MOOC ve CBC: İçerikten Topluluklara Geçiş

Son on yıl boyunca Udemy, Masterclass, LinkedIn Learning gibi platformların yaygınlaştırdığı her zaman erişilebilen kurslar, kreatörlerin önceden kaydedilmiş online dersler vererek para kazanmasını sağladı. Bu dersler, tarihte ilk defa öğrencilerin dünyanın dört bir yanındaki uzmanların bilgisine makul fiyata erişebilmesini mümkün kıldı(tabii her üniversite MOOC’si için aynı şey söylenemeyebilir). MOOC’lerin vaadi iyimserdi: İçerik ve bilgiye erişimleri olduğunda öğrenciler konuya kendi istekleriyle çalışacak, ilgi gösterecek ve konuyu öğreneceklerdi.

Bu platformlar hem kreatörlere hem de öğrencilere erişim sağladı ama öğrencilerin değişimi ile ilgili sözlerini tutamadılar. Geriye dönüp bakıldığında bu sözün biraz fazla iyimser olduğu söylenebilir. Bunun için pek çok sebep var:

MOOC’ler asenkron ve öğrenme süresini kişiye bırakıyor: Dürüst olalım, her birimizin bir işi son dakikaya kadar ertelediği zamanlar olmuştur. Dikkat dağılması, odaklanma ve motivasyon üzerine yıllar boyu yapılan araştırmalardan öğrendik ki belli bir bitiş tarihi olmayan işler, daha acil işler olduğunda ihmal ediliyor. MOOC’lerde dersleri istediğiniz zaman izleyip öğrenebildiğiniz için aciliyet hissi oluşturacak bir sistem yok. Bunun devamlılık ile ilgili sonuçları var: MIT’deki araştırmacıların yaptığı bir çalışmada online kursların bırakılma oranının beş yılda ortalama %96 olduğu, üstelik MOOC öğrencilerinin çoğunun ilk yıldan sonra geri dönmediği gözlemlenmiş. (Buna kıyasla, 2015’te pazarlama uzmanı Seth Godin ile normalde iki yıllık master programlarında öğretilen işyeri sosyal becerilerini dört haftada anlattığımız altMBA’i kurduğumuzda tamamlanma oranı %96 idi.)

MOOC’lerin düşük(veya olmayan) fiyatı kalite algısını etkiliyor: Makul fiyatlandırma erişilebilirlik açısından önemli  ve yadsınamaz bir avantaj olsa da MOOC’lerin düşük fiyatı ve kalite filtrelerinin yokluğu, kötü sonuçlar doğurabiliyor. Çoğu MOOC’nin fiyatı o kadar düşük ki bazıları impulsif bir şekilde satın alınıyor, bu da marka değersizleşmesine ve bazı kreatörlerin platformlardan soğumasına yol açıyor. Bunun yanında bazı kişiler de MOOC piyasasının doygunluğa ulaştığını(18.99 dolara hayvanlarla telepati eğitimi bile var!) ve bu yüzden kursların artık özel veya cazip görünmediğini savunuyor. Özellikle bu algıyı güçlendiren agresif pazarlama stratejileri düşünüldüğünde yerinde bir tespit. Bazı kreatörlerin şöyle dediğini duydum mesela: “97 dolarlık video kurslarını satmak için Facebook reklamlarıyla milleti spamlayan o insanlardan biri olmak istemiyorum.”

MOOC’ler bilgi aktarımı yapıyor fakat üst basamak becerileri öğretemiyor: MOOC içeriği önceden kaydedilmiş olduğu için tek taraflı, yani gerçek zamanda soru sorma fırsatı vermiyor. Bu yüzden geri bildirim, tartışma veya uygulama gerektiren konuları öğretmede yetersiz kalıyor. Şunu diyebiliriz ki MOOC’ler, Excel’de veri sıralama gibi esasen “bilgi aktarımı” gerektiren konularda iyiyken; analiz, değerlendirme, sentez, muhakeme ve yaratıcılık gerektiren üst basamak becerileri öğretmede iyi değil. Üst basamak beceriler için Excel üzerinden şöyle bir örnek verilebilir: verileri stratejik bir şekilde ayrıştırarak aralarında bağlantı arama ve bir yoruma ulaşma.

Özetlemek gerekirse MOOC platformlarının birçoğunda baskın öğrenme şeklinin pasif içerik tüketimi olduğunu, herhangi bir etkileşim veya hakiki bir topluluk olmadığını ve bir zaman sınırı olmadığını söyleyebiliriz. Bütün bunlar öğrencilerinin çok azının devamlılık göstermesine yol açıyor.

Grup Temelli Kursların Avantajları

Peki grup temelli kurslar gerçekten MOOC’lerden farklı mı? Bazı eleştirmenler CBC’leri MOOC’lerin yeniden giydirilmiş hali olarak görüyor, aynı şeyin pahalı bir makyajla süslenmiş hali. Halbuki grup temelli kursların temel yapısı, formatı ve yöntemleri oldukça farklı:

CBC’ler Aktif, Uygulamalı Öğrenime Odaklanıyor

Tıp öğrencileri tipik olarak eğitimlerinin son iki yılında hastanede nöbete kalırlar. Cilt hastalıkları ve durumlarını incelemektense gerçek hastaları inceler ve örnek vakalara bakarak teşhis alıştırması yaparlar. Grup temelli kurslar da aynı şekilde öğrencilere aktif ve uygulamalı öğrenme imkânı sağlar.

CBC’lerde öğrenciler satış stratejisi ile ilgili bir kurs izlemektense gerçekten bir satış yapıp bunu arkadaşlarına anlatır. Grafik tasarım öğrenirken renk teorisi ile ilgili videolar izlemektense bir ilan tasarlayıp birbirlerinin yaptıklarını tenkit ederler. Bonzai ağaçlarının nasıl büyüdüğüyle ilgili videolar izlemektense gerçekten kendi bonzai ağaçlarını yetiştirirler.

Bu yaklaşımın etkili olduğu kanıtlandı: Mesela 2019’da Harvard’da yapılan bir çalışmada öğrencilerin aktif öğrenme içeren derslerden sonra girdikleri sınavlarda daha yüksek puanlar aldıkları bulundu. Bu formatta öğrenciler zorunlu olarak daha çok çaba sarf ediyor, tökezliyor ve hata yapıyor. Bu tabii ki karizmatik bir hocayı dinlemekten daha zor(hatta aynı çalışmaya göre bazı öğrenciler yıldız hocaların derslerini dinlediklerinde akıllarında daha çok bilgi kaldığını sanıyor) ama araştırma gösteriyor ki öğrenciler uygulama tecrübesi ile daha çok şey öğreniyor.

Profesyonellerin gözünden baktığımız zaman da grup temelli kurslar, startup hızlandırıcılarının network konusundaki katkılarını daha geniş bir pazara sunuyor. Mesela Y combinator mezunları kendilerine katkı sağlayan faktörler arasında network, yeni fikirlere maruz kalma, topluluk ve hatta erişimi sayıyor. Founder Gym, yeterince temsil edilmeyen kuruculara normalde ulaşmakta zorlanacakları sermayeyi tedarik etmeyi öğreten 6 haftalık bir grup temelli kurs. Grup temelli bir yaklaşımla profesyoneller, kurucuların halihazırda yararlandığı fikir sunma, fikir geliştirme, birbirinden ilham alma ve öğrenme gibi stratejilerden yararlanabiliyor ve bu sayede program veya kurs bittikten sonra bile kendilerini destekleyecek sektör içi mikrotopluluklar oluşturabiliyorlar.

Canlı ve Çift Taraflı Öğrenme, Sorumluluk Hissini Artırıyor

Sabit başlangıç ve bitiş tarihleri sayesinde CBC’lere erişimin kısıtlı olması, aciliyet hissini ve odaklanmayı artırıyor. Grup temelli kurslar; eğitmenlerle canlı dersler, aktif katılım gerektiren konuşmalar, uygulamalı öğrenme alıştırmaları ve ara odalara ayrılma gibi imkânlar da sağlıyor.

Bir klinik psikolog ve psikoloji profesörü olan Spencer Kagan, Cooperative Learning(İşbirliğiyle Öğrenim) adlı kitabında anlama ve akılda tutma için en etkili yaklaşımın interaktif işleme olduğunu savunuyor. İnteraktif işleme, öğrenciler ortaklarıyla veya takım arkadaşlarıyla içerik üzerinde etkileşime girdiklerinde gerçekleşiyor. Bu yaklaşımın bu kadar etkili olmasının sebeplerinden biri, sınıf tartışmaları ve münazaralarının yeni fikirler ve görüşler ortaya çıkarması. Bu karşılıklı bilgi alış verişi, sıradan derslere kıyasla öğrencilerin ilgisini çok daha diri tutuyor.

Grup temelli kursların daha fazla sorumluluk hissi sağlamasının bir başka sebebi de çift taraflı olmaları. Tek taraflı öğretimin aksine, hem eğitmenle öğrenciler arasında hem de öğrencilerin kendi aralarında bir bilgi alış verişi var. Duruk bir dersten ziyade bir diyalog ortamı var. MOOC’lerin bazılarında da bu nevi özellikler var ama çoğu zaman grup temelli kurslardaki gibi esas özelliklerden biri değil, ikincil bir özellik olarak bulunuyor.

Eğitmenle öğrenciler arasındaki etkileşim eğitmenin de sorumluluk hissini artırıyor. Daha önce yazdığım gibi, saklanacak yeriniz olmayınca işi halletmek için öne çıkmanız gerekiyor. Grup temelli kurslar, materyallerini öğrenciler için daha uygulanabilir yapmaları için eğitmenleri teşvik ediyor. Bu da daha kaliteli bir eğitim deneyimi ortaya çıkarıyor.

Aynı zamanda araştırmaların gösterdiğine göre psikologların ve nörobilimcilerin “serpiştirmeli öğrenim” dediği teknik, öğrencilerin öğrenme sürecine olumlu katkıda bulunuyor. Serpiştirmeli öğrenimde eğitmenler, tek bir konuya odaklanmak yerine ders sırasında farklı farklı konuları, fikirleri ve aktiviteleri karıştırıp öğrencileri bilerek birinden diğerine geçmeye zorluyor. Mesela bir Brezilya Jiujitsusu hocası boğma, kilitleme, kaçış ve devirme hareketleri arasında geçiş yapıyor. Serpiştirme, grup temelli kursların doğasında var; rol yapma, odalara ayırma, tartışma ve münazara gibi yöntemlerle öğrencileri işin içine katıyor ve eğitmenleriyle, koçlarıyla ve diğer öğrencilerle etkileşime sokuyorlar. 

Topluluk Oluşturma, Sosyal Özellikleri Sayesinde Öğrenmeye Katkı Sağlıyor

Grup temelli kursların merkezinde küçük ya da orta büyüklükte bir öğrenci grubu vardır, genellikle bir grupta yaklaşık 100 öğrenci bulunur. Bu grubun aynı deneyimi paylaşması, öğrencileri zorlar, motive eder ve öğrenci deneyimi ile topluluk olgularını vurgulayan bir yaklaşım benimser. MOOC’lerde ise bir kursa binlerce öğrenci aynı anda kaydolur ve öğrencilerin arasındaki etkileşim ya yoktur ya da oldukça kısıtlıdır(olduğu zaman da ekstradır).

Araştırmalar, ortak çalışmanın etkilerini gözler önüne seriyor. MIT Öğretim ve Öğrenim Laboratuvarı’nın emeritus kurucu direktörü Dr. Lori Breslow, başka bir öğrenciyle beraber çalışarak ders materyalini tamamlayan edX öğrencilerinin, tek başına çalışanlara kıyasla sınavlarda ortalama 3 puan daha fazla aldığını gördü. Çoğu kişiye göre sosyal psikoloji alanındaki ilk deneyleri yayımlamış olan Norman Triplett, bisikletçilerin başkalarıyla beraberken daha iyi performans sergilediklerini gördü ve “aynı yarışta yer alan bir rakibin bedensel varlığının bile normalde erişilemeyen saklı bir enerjiyi ortaya çıkarmaya yettiği” sonucuna vardı(Triplett bu çalışmasını 100 yıl önce yapmıştı, günümüzde Peloton’un sosyal egzersiz modelinin popülerliğinde bu çalışmanın delillerini görmekteyiz). Adsız Alkolikler örgütünü araştırmış olan Stanford’daki psikiyatri ve davranışsal bilimler profesörü Keith Humphreys, insanların alkolden uzak durmasını sağlamada grup programlarının bireysel terapiden daha etkili olduğunu tespit etti, bunu da sosyal etkileşime ve karşılıklı duygusal desteğe bağladı. Sosyal etkileşim, öğrencilerin öğrenme hedeflerine ulaşmalarına da yardım ediyor.

Grup temelli kursları tasarlarken, grupların motivasyonlarını daha iyi anlamak için eğitim-öğretim dışındaki kurumları da derinlemesine araştırdım: silahlı kuvvetler, dans maratonları, Crossfit, hatta tarikatlar… Hepsinin üyeleri gruba bir bağlılık hissediyordu(iyi ya da kötü). Geleneksel eğitim, öğrencileri öğrenmeye zorluyor, halbuki sürekli eğitimin ve yetişkin öğreniminin ilgi çekici olması, sopayla değil şekerle yürütülmesi gerekmekte.

Bütün bu avantajlara rağmen ortada şöyle bir sıkıntı var: 10-50 dolara bir MOOC alabilecekken neden bir CBC’ye 750-5000 dolar veresiniz ki?

Yüksek fiyatları sayesinde grup temelli kurslar, içerik kalitesi ve devamlılık uğruna premium ücret ödemeyi göze alan öğrencileri seçiyor. Zaten öğrencilerin çoğu, (başlangıç ve bitiş tarihleri belli olan) canlı bir kursun zaman kısıtlamasının ve başkalarıyla beraber öğrenmenin getirdiği sorumluluk ve aciliyet hissine ihtiyaç duyuyor. Harvard 2014’te vaka metodu derslerini online’a taşıyıp öğrenci işbirliğini de derse kattığı zaman, devamlılık oranı %85’e çıktı, halbuki o zamanlar çoğu MOOC’nin devamlılık oranları tek basamaklarda geziyordu. Grup temelli bir kodlama bootcamp’i olan Juno School’dan 2020’nin ilk yarısında mezun olan 116 öğrenciden alınan verilere göre, mezunların ilk 9 ayda iş bulma oranı yüzde 74,1’di.

Grup temelli kurslar online eğitimin vaatlerini yerine getirebilir, özellikle öğrencilerin kursları tamamladıktan sonra birbirlerini desteklemeye devam etmesi ve grubun internet üzerinde sıkı bir mezun ağı kurması sayesinde.

Kreatörlerin Gelir Kazanması için Yeni Model

Günümüzde paylaşacak değerli bilgileri olan binlerce uzman var fakat alışılagelmiş eğitmenler gibi değiller. Her biri türlü türlü: Bazıları, zamanında a16z için “tutku ekonomisi” hakkında yazı yazan ve şu an bir solo sermayecilik firması işleten Li Jin gibi spesifik alan uzmanları; bazıları, zamanında Wall Street’te analiz uzmanı olan ve şu an bir verimlilik kursu vererek geçimini sağlayan Khe Hy gibi “bilgi” influencerları; bazıları ise bir yandan Wealthfront’ta kullanıcı araştırması yapıp bir yandan da UX temelleri ile ilgili kurs veren Noam Segal gibi tam zamanlı operatörler. Bir de Apps Without Code adında grup tabanlı bir kurs veren Tara Reed gibi solo girişimciler var. Burada saymadığımız çok sayıda başka eğitmen de mevcut.

Bu saydığımız örneklere rağmen kreatörler için acı bir gerçek var: Uzmanlıklarından para kazanmaları oldukça zor, özellikle halihazırda takipçileri veya networkleri yoksa.

Bunun sebeplerinden biri; Instagram, Tiktok, Twitter gibi geleneksel sosyal medya platformlarının para kazanmak için gereken aktiviteler ile topluluk oluşturma için gereken aktiviteler arasında bir ayrım oluşturması. Kreatörler platforma değerli içerik bağışlıyor ama yalnızca reklamlar ile geçimini sağlayabilecek kadar yeterli miktarda içerik üretemiyor.

İçerikten para kazanabilmek için bol miktarda içerik üretmek gerekiyor. “1000 gerçek hayran”, ideal hedef olarak kabul ediliyor çünkü çoğu içerik üreticisi henüz bu hedefe ulaşamadı. Araştırmalara göre, aylık 1 milyondan fazla izleyicisi olan Youtuber’lar bile bir yılda 17.000 dolardan az kazanıyor. Bu yüzden içerik üreticileri; marka ortaklıkları veya düşük kârlı ürün satımı gibi çoğu zaman topluluk oluşturmayı zorlaştıran yöntemlere başvurmak zorunda kalıyor.

Grup temelli kurslar, bu insanların bol miktarda içerik üretmek zorunda kalmadan, uzmanlıklarını doğrudan paraya dönüştürebilmeleri için cazip bir yöntem sunuyor. Bu sebeple CBC’ler, kreatörlerin gelir elde etmesi için bir sonraki aşama olabilir, hem de bu sadece klasik eğitmenler için değil, bu sektöre her gün daha fazla giren “bilgi” influencer’ları için de böyle. Grup temelli öğrenim, kreatörlerin gelir kazanması için yeni bir alan açıyor:

Grup temelli kurslar sayesinde eğitmenler makul miktarda gelir elde edebiliyor: Maven(benim şirketim)’da dört eğitmen, daha ilk aylarında kurs satışlarından 100.000 dolardan fazla gelir elde etti. Çoğu zaman grup temelli kurslar, kısa sürede kreatörlerin en büyük gelir kaynağı haline geliyor. Örneğin:

*Write of Passage’ın yaratıcısı David Perell, 20’li yaşlarında ve formal eğitimi olmayan biri fakat yılda iki kez grup temelli bir yazma kursu veriyor ve bir yılda yedi basamaklı bir gelir kazanıyor.

*Joe Hudson, Covid-19 sırasında yüz yüze rehberlik işi batınca grup temelli kurs işine başlayan bir idareci koçu. Kursunu altı haftada hazırladı ve ilk grubundan 200.000 dolar kazandı.

*Ali Abdaal, Youtuber olmayla ilgili grup temelli kurs veren bir influencer. Kursunu açtıkan sonra dokuz ay içinde 1,5 milyon dolar kazanç elde etti.

Bu sırada abone başına ayda 8 dolar alan üreticiler sürekli içerik miktarına odaklanıyor ve hazır paraya hayır diyorlar. Topluluk oluşturmanın uzun vadedeki katkılarını saymıyorum bile.

Kursların ürünleştirilerek sunulması sayesinde kreatörler kaynaklarını daha verimli kullanabiliyor: CBC’ler, “içerik canavarını beslemek” yerine, kreatörlerin vakit ve enerjiden tasarruf etmesini sağlayan ürünleştirilmiş içeriklerdir. Anthony “Pomp” Pompliano ve Lenny Rachitsky, içerik üretiminin her hafta devamlı çaba gerektiren bir iş olduğu konusunda saydam olan kreatörler. Pompliano, her çarşamba gününün tamamını içerik üretimi için ayırıyor, o gün podcast yapıyor, haftalık bültenini yazıyor ve ilgili diğer işleri hallediyor. Rachitsky, Substack bülteni üzerinde tam zamanlı çalışarak geçimini sağlıyor; her hafta yazmazsa yayım programını riske sokacağını biliyor.

Hem Pompliano hem de Rachitsky, grup temelli kurs vermeye başlama motivasyonlarının zamanlarını daha verimli kullanma ve yıllar boyu kullanabilecekleri bir varlık oluşturma olduğunu söylüyor. Kreatörlerin her kurs grubu için sıfırdan kurs tasarlaması gerekmiyor. Grup temelli kursların gerektirdiği emeğin çoğu başlangıçta oluyor: Emeğin %80’i kursu hazırlamada, %20’si ise kursu yönetme ve güncellemede. Pompliano, Ocak 2021’de ilk grup kursunu verdikten sonra dört ayda üç kurs tamamladı. Bunu yapabildi çünkü grup temelli kurslar kendisine bolca zaman kazandırmıştı.

Tüketiciler daha çok faydalanıyor, kreatörler ise daha çok gelir ve büyüme potansiyeli elde ediyor: Grup temelli kurslar kreatörlerin premium ücret alabilmesini ve sınırsız büyüme potansiyeline sahip olmalarını sağlıyor. Örneğin Youtuber Ali Abdaal, sadık topluluğuyla etkileşime geçti, işin ehli bir uzman olarak markasını inşa etti ve grup temelli kurslarıyla dokuz ay içinde 1,5 milyon dolar kazandı. Halbuki MOOC’leri ile dört yıl içinde yalnızca 140.000 dolar kazanabilmişti. Başka bir örnek ise Forte Labs adındaki verimlilik startup’ının kurucusu Tiago Forte. Forte, beş yıl içinde toplam 3500 öğrenciyi(internetin tamamına kıyasla çok küçük bir kitle) eğiterek 5 milyon dolar kazandı. Youtube, Instagram ve Tiktok kanallarının bu rakamlara ulaşabilmesi için yüzlerce, binlerce, hatta milyonlarca içerik üretmesi gerekiyor. Grup temelli kurslardaki topluluğun sağladığı uzun vadeli faydaları saymıyorum bile.

***

Grup temelli kurslar hâlâ gelişmekte olan bir kategori. Her popüler trendde olduğu gibi burada da büyük fiyaskolar göreceğiz ancak halka sunulan kurs çeşitleri evrildikçe grup temelli kursların tanımı da evrilecek.

Bir kursta önceden kayıtlı derslerin yanında bir de soru-cevap etkinlikleri ve aylık buluşmalar için bir araya gelen canlı bir topluluk varsa bu bir kurs mudur yoksa sadece topluluk mu? Aynı şekilde, bir etkinlik dizisi, webinar veya bir network edinme etkinliği ile bir kurs arasındaki fark da belirsizleşebilir. Öğretim yöntemleri nasıl evrilirse evrilsin, asıl önemli olan, öğrencilerin ilgisi ve öğrenim sonuçlarıdır. Canlı eğitim, öğrenci grupları, topluluk, sorumluluk ve uygulamalı öğrenimin karışımı olan grup temelli kurslar online eğitim hakkındaki geleneksel düşüncelere meydan okudukça hem öğrenciler hem de kreatörler için yeni fırsatlar ortaya çıkaracak ve online eğitimde başarı kavramını yeniden tanımlayacaklardır.

Bu yazı, https://future.a16z.com/cohort-based-courses/ sitesinden Sosyal Garaj Gönüllü Çevirmen Ağı Gönüllüsü Numan Erdem ASARKAYA tarafından çevrilmiştir.

Yorumlar

Bu makaleye henüz yorum yapılmamıştır.

Yorum Ekle

Sosyal Garaj Dünya'nın Tüm Seslerine ve Renklerine Açıktır

Tüm Soru Görüş ve Önerileriniz İçin Bize Ulaşabilirsiniz.
Bize Ulaşın